“Eğitim sistemi ve ebeveyn tutumları çocuğun başarısında doğrudan etkili”
Kişisel Gelişim Uzmanı Kamil Vüsal Paşayev, eğitim sistemi ve ebeveyn tutumlarının çocukların başarısı üzerindeki etkileri konusunda uyarılarda bulundu.
Uzman Kamil Vüsal Paşayev, eğitim sistemi, ebeveyn tutumları ve çocukların başarısı ile ilgili açıklamalarda bulundu. Çocuğun başarılı olmasında bizzat eğitim sisteminin ve ebeveynin rolü olduğuna dikkat çeken Paşayev, çocuklara öncelikle aileye ve topluma karşı sevgi, saygı, merhamet ve empati gibi duyguların öğretilmesinin gerektiğinin altını çizdi. Paşayev, “Bireysel seans ve toplu seminerlerde, eğitimdeki başarı kalitemizi, ebeveyn -çocuk, öğretmen- ebeveyn ve öğretmen -çocuk ilişkisini, kültürel ve ahlaki gelişimimizi, bir sorun karşısındaki toplumsal tavırlarımızı ve hedeflerimize yönelik azim, tutku ve istikrarımızın boyutunu defalarca gözlemleme fırsatım oldu.
Maalesef ezbere ve puana dayalı eğitim sistemimizle yıllardır bir arpa boyu yol alamadık. Öncelikle ne istediğimize karar vermeliyiz. Başarılı olmayı istiyoruz diyelim. Peki başarılı olmanın ölçütü nedir? Sınavdan 100 almak mı? Lüks bir arabaya, deniz kenarında bir villaya sahip olmak mı? Yüksek bir mevkie gelmek mi? Her birey çocukluk evresinden geçer. Bu evrede bireyin bütün yaşamsal ve karakteriksel kişiliği filizlenmeye başlar, büyür, gelişir ve biçimlenir. O zaman sorunun kaynağını çocukluk hatta bebeklik evresine kadar götürebilir ve sorunun özünü eğitim ve ebeveyn tutumlarımızla bizzat ilişkilendirebiliriz. Çünkü eğitim evde, öğretim okulda başlar. Bir çocuğun başarılı olması bu iki kaynağa bağlıdır” dedi.
Başarının gerçek anlamda ne olduğu hakkında uyarılarda bulunan Paşayev, “Sözlükteki anlamı bir şeyin üstesinden gelme olan başarı bana göre; ahlak, görgü, kültür, sevgi ve empati gibi manevi değerlerle donanmış, ailesine ve topluma faydalı bir bireyin eriştiği bir makamdır. Çoğunuzun içindeki sesi duyabiliyorum; eğitimsiz başarı olur mu hiç? Haklısınız, olmaz. Ama yukarıdaki özelliklere sahip biri zaten eğitimde de başarılı olacaktır. Farkında olmadan robot, şımartılmış ve hiçbir şeyle tatmin olmayan bir kuşak yetiştiriyoruz. Z kuşağı; bunların sorumlusu bizleriz; ebeveynler ve eğitim sistemi. Gelişmiş toplumlarda 10 yaşına gelene kadar okullarda aileye, vatana ve insana karşı saygı, sevgi aşılanmış oluyor.
Çocuğun kendini tanımasına, özgüveninin oluşmasına, yapabilirlik kapasitesinin farkına varmasına zemin oluşturuluyor. Az gelişmiş toplumlarda ise okulun ilk haftalarından itibaren çocuklara sayfalarca ödev veriliyor, pedagojik yönden yanlış olan yasaklamalar, cezalandırmalar vs. uygulanıp rekabet gibi korkunç ama çok korkunç ortamların oluşmasına zemin hazırlanıyor. Bizler hep işin akademik boyutunu düşünüyoruz. Bu çocukların ruh hali ne olacak, kişilikleri nasıl etkilenecek diye düşünmüyoruz. Sorun olunca da hatalarımızdan hep başkalarını sorumlu tutuyoruz. Ebeveynlerimizin şunu unutmaması lazım; çocuklar edindikleri bütün olumlu ve olumsuz davranışları taklit etme yoluyla anne ve babadan alır. Sorun varsa kaynağı sizsiniz. Öğretmenlik ise tahtada 40 dakika ders anlatmak sayılmamalı. Öğretmen, çocuğa ilham kaynağı olmalı, düşlerine hayallerine ışık tutmalı, imkânsızlığı lügatinden silmeli çocukların” diye konuştu.
Sınav sistemine değinen Paşayev, “Çocukları aynı koşullar altında ve aynı akademik düzeyde sınava tabi tutarsak çocuklarda akademik ve mental öz yetersizlik ve özgüven sorununa neden olmuş oluruz. Eğitim sisteminde acilen geliştirici, yenilikçi ve milli, manevi ve ahlaki değerlerimizi çocuklarımıza kazandıracak yeni bir sisteme geçmemiz şarttır” ifadelerini kullandı.
Kişisel Gelişim Uzamanı Paşayev, ebeveynlere ise şu tavsiyelerde bulundu:
“Çocuklarınızla ilişkilerinizde asla ebeveyn kimliğinden çıkmayın. Çocuklarınıza bol bol yaşına uygun sorumluluklar verin, hayır kelimesini duymayı ve kabullenmeyi öğretin, çocuklarınızın artı yönlerini keşfedin ve geliştirmelerini sağlayın, yasaklardan, cezalardan ve hak edilmemiş ödüllendirmelerden kaçının. Çünkü yasaklanan her şey insanoğluna cazip gelir. Cezalar insanı hırçın ve saldırgan tutum sergilemeye sürükler. Ödüller ise çıkarcı bir kişilik oluşturur. Çocuklarınızı sık sık uyarmayın. Hatta mümkün olduğunca uyarmaktan kaçının. Çünkü uyarı bireyi sorumluluklarına karşı duyarsızlaştırır. Kıyaslamalardan uzak durun. Çünkü kıyaslanmak bir bireyin kendini değersiz ve becerisiz hissetmesine yol açar, özgüven sorununa neden olur”