Karaca, ‘Gezi Vatandaşlık Bilincinin Yansıması, Demokratik Toplumun Vicdanıdır!
Gezi Direnişinin 11’inci yıldönümünde açıklamada bulunan TBMM Başkanvekili CHP Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, Gezi, otokratların, despotların, hukuk tanımazların, gözünü hırs ve kâr bürüyenlerin uykularını kaçıran bir koro oluşturduğunu belirtti.
Karaca, yaptığı basın açıklamasında; “Gezi Parkı’nda özgürlük, demokrasi ve adalet talepleriyle başlayan ve tüm ülkeyi aynı taleplerde birleştiren büyük direnişin bugün 11’inci yılındayız.
Bu direniş; neoliberal tahakkümün somutlaşmış bedeni olan gökdelenlere, alışveriş tapınaklarına ve beton yığınlarına karşı doğanın ve halkın zaferi, mücadelenin mihenk noktası olarak tarih sahnesinde 11 yıllık yerini aldı.
Ezilenlerin, ötekileştirilenlerin, yok sayılanların hiçlikten varoluşa açılan özgür, kolektif iradesi; kamusal alanların ve doğanın metalaştırılmasına, sistematik bir şekilde yok edilmesine karşı gösterdiği demokratik tepki, bugün hala bazıları için korku, bazıları içinse ilham kaynağı olmayı sürdürüyor.
O gün ülkenin neredeyse her meydanında bir araya gelen her yaştan, her görüşten ve her meslekten kent ve yaşam hakkı savunucuları, kamusal alanların korunması, demokratik hakların savunulması için doğayı tahrip ve kamusal alanları gasp eden beton diktatörlüğüne karşı bir yaşam koalisyonu oluşturmuştu.
O yaşam koalisyonundan; Can Atalay, Tayfun Kahraman, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Yiğit Ali Ekmekçi ve Osman Kavala otoriter iktidar politikalarına karşı barışçıl ve demokratik bir şekilde tüm Türkiye’nin ortak taleplerini dile getirdi.
Evet, Gezi’deki her bir söz bu ülkenin sözüydü.
Bugün cezaevinde hukuksuzca tutulanlar Gezi’nin sözünü söyleyenlerdi.
O sözler de bu ülkenin geleceğidir.
Ne onlardan ne geleceğimizden vazgeçeceğiz.
Evet, Gezi Direnişi, 11 yıl önce, vatandaşlık bilincinin yansımasıydı; bugünkü büyülü dayanışmanın güçlü ilham kaynağı olarak ortaya çıktı. Gezi, her bir taşında, her bir ağacında işçilerden gençlere, köylülerden kent yoksullarına, çocuklardan kadınlara bir bütün olarak yaşamın umudunu barındırdı.
Gezi, otokratların, despotların, hukuk tanımazların, gözünü hırs ve kâr bürüyenlerin uykularını kaçıran bir koro oluşturdu.
Birilerinin sarsılmaz zannettiği tahtlarını yerle bir etme iradesini taşıyan mücadelenin ufkunu genişletti.
O günün birleştirici ruhu, bugünkü toplumsal ve siyasal yapının oluşumunu büyük ölçüde etkiledi.
Toplumsal mücadelenin bu momenti, bugünün Türkiye’si için dönüm noktası oldu.
Yurttaşlar, hak savunucuları, siyasiler; demokratik hakları savunmak ve adalet talep etmek için her geçen gün daha kararlı adımlar attı.
Gezi’nin ilhamı, her geçen yıl demokrasi ve adalet mücadelemizde daha belirgin hale geldi. Bu tarihsel miras, bugün de daha demokratik bir geleceğin sağlam temellerini oluşturuyor.
Gezi Direnişi, otoriteye, hukuksuzluğa, kontrolsüz kâr hırsına karşı, yurttaşların adalet ve özgürlük düşlerini inşa etme iradesi olmayı sürdürüyor.
Gezi’nin bize öğrettiği en büyük gerçek, kent hakkı, insan hakkıdır; dayanışmanın, adaletin ve eşitliğin temelinde yükselen bir mücadelenin gerekliliği ve sürekliliğidir.
Gezi’nin işaret ettiği en büyük gerçek; direniş kültürünün, toplumsal hafızanın özü, sınıfsal adalet ve eşitlik için birleşik bir mücadelenin tarihin çarklarını geri çevirecek güç olduğudur.
Gezi’nin ateşi, toplumsal hafızamızda ve doğanın ve kentlerin özgürlüğünü ilan etme mücadelelerimizde yanmaya devam edecek.
Aynı dayanışma ve mücadele ruhunu büyüterek kentlerimizin ve doğamızın haklarını savunmaya kararlılıkla devam edeceğiz.
O onurlu direnişin mirasını, geleceğe aktarma sorumluluğunu her zaman hissedeceğiz.
11 yıl sonra da bugün bu büyük başkaldırının izinden giden bizler; Gezi Direnişinde kaybettiğimiz, karanlığı delip geçerek tarihin akışını değiştiren canları; özgürlüğün, adaletin ve insan onurunun simgeleri olarak anmayı sürdüreceğiz.
Birer fidan gibi toprağa düşen Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, Medeni Yıldırım, Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Atakan, Berkin Elvan; umutlarımızı ve mücadelemizi büyüten köklere dönüşecek, gelecek nesillere mücadele mirası olarak kalacak. Unutmayacağız, unutturmayacağız.
Bizlere düşen, onların düşlerini yaşatmak ve mücadelelerini sürdürmektir.
Çünkü onlar, bugünkü adalet ve özgürlük baharının habercileriydi…