Nergis Kokusu
Şu sapsarı canım çiçekler beni benden alıyor her mevsim.
Önce rengine vurgun ruhum, sonra kokusuna.
Adına “aşk çiçeği” denmesinden midir özellikle kadınların sokaklarda ellerinde bir demet nergisle gülümseyerek yürümeleri bilmiyorum.
Onun büyüsü mü bizi ele mi geçiriyor acep?
Fulya çiçeği de denirmiş ya ben en çok “nergis”te takılıp kalırım öyle.
Birkaç demet sarı taze nergis her eve, her vazoya yakışır.
Misafir ettiğimiz yerden mis gibi kokusunu yayar etrafa.
Son halde kuruyup, çürüyüp rengini yitirene değin bölüşür kendini bizlerle.
Nergis dendi mi mitoloji kahramanı Narcissos’un öyküsünü hatırlarız:
Narcissos su içmek için bir pınara doğru yönelir. Ancak birden karşısında bir hayal belirir ve kendisi bu hayale aşık olur. Elini uzatıp dokunmak istese de bir türlü ulaşamaz. Çünkü gördüğü hayal kendisinin görüntüsüdür ve kendisine âşık olmuştur. Zamanla bu aşka dayanamaz ve ölür. Öldüğü yerde de bir çiçek belirir ve bu çiçek nergistir. Psikologlar bu probleme “narsisizm” adını veriyor.
İslam inanışında da anılır nergisin adı.
Hz Peygamber’in “Nergis çiçeğini koklayınız, o sizi delilikten, barastan (bir cilt hastalığı) ve cüzzamdan korur.” Sözleri bilinir.
Şifalı bir çiçek olduğu söylenir nergisin.
Kokusuyla ruhlara şifa salan bir çiçek…
Belki de ondandır bir dal nergis görünce gülümseyivermemiz.
Kokusunu içimize çekme isteğimiz.
Tam mevsimi.
Çarşıda, pazarda demet demet nergisler çıkıyor karşımıza.
Sevdiklerimize alsak şöyle.
Sevindirsek yüzlerini.
Kendimize alsak ya da.
Koklaya koklaya yürüsek yol boyu.
Evin baş köşesine getirip koysak, ağırlasak bu şifa kaynağını…
YAZAR: Dilek Tuna Memişoğlu