Zekeriya Sofrasında Dilek Dileme
41 Çeşit ateş değmemiş yiyecek
Mum yakma
Yakın tarihten bir âdet
Zekeriya Sofrası’nı duymuş muydunuz?
Ben yıllar önce katılmıştım, geçenlerde yine katıldım bu ilginç ve bereketli sofraya.
Zekeriya Sofrası nedir, neden kurulur diye merak edip biraz araştırdım.
Kaynaklara göre çok eski bir gelenek değil bu sofra.
Bolluk ve bereketle özdeşleşen, içinde dua ve namaz da olan, aslında bir adak töreni gibi Zekeriya Sofrası İslamiyet’te yer almamakta.
Cumhuriyet sonrası Ankara’da ortaya çıkan, 1930 ve 40’lı yıllarda yaygınlaşan, sonrasında yine unutulan bir sofra bu.
Rivayetlere göre Hicaz’dan gelen yaşlı bir kadın başlatmış Zekeriya Sofrası kurmayı.
Özellikle kadınların katıldığı sofra,
Şaban ayında kuruluyor.
Sofraya ateş değmemiş 41 çeşit yiyecek konuluyor.
Kuruyemişler, tuz, çeşitli baharatlar, meyveler, çeşitli otlarla bu sayı tamamlanıyor.
Tabii bunların yanında ev sahibi ikramlıklar da hazırlayabiliyor.
Gelenler de bir şeyler getiriyorlar.
Bir dileği kabul olan ev sahibi, Zekeriya Sofrası kurarak konuklarını çağırıyor.
Gelenler de bir dilek tutup, isterlerse dua edip namaz kılıyorlar.
Meryem Suresi’nin ilk 19 ayetini okuyorlar ilk başta.
Bu ayetlerde Zekeriya Peygamber’in ismi geçtiği için sofra da bu ismi almış.
Yemeğe geçmeden önce, dileği yerine gelmiş ev sahibi sofrada bir mum yakıyor.
Mum bitene kadar yanıyor.
Sofraya katılanlar da dilekleri kadar mum alıp,
“Eğer dileğim olursa gelecek yıl Şaban ayında ben de Zekeriya Sofrası kuracağım.” Diyerek mumlarını yakıyorlar. Biraz yandıktan söndürüyorlar mumlarını.
Giderken de mumlarını yanlarında götürüyorlar.
Dilekleri olursa sofra açtıklarında o mumu yakıyorlar.
Ben de eski ve tatlı dostlarımla bu sofrayı tekrar deneyimlemekten mutlu oldum.
Mum yaktık, dilek tuttuk.
Tabaklarımıza her yiyecekten bir parça alarak 41’i tamam etmenin sevimli telaşıyla, hoş sohbetlerle sofrayı tamamladık.
Sonunda her birimiz mumlarımızı yanımıza alarak, tuttuğumuz dilekler gönüllerimizde saklı halde evlerimizin yolunu tuttuk.
Kim bilir belki gelecek yıl biz de bu sofraya ev sahipliği ederiz.
YAZAR: Dilek Tuna Memişoğlu