Zorunlu Müdafiilik ve Vekillik Sistemi
I. KAVRAMLAR IŞIĞINDA AÇIKLAMALAR
A. Müdafii ve Vekil Dışında Konuyla İlişkili Kavramlar
1. Avukat
1136 sayılı Avukatlık Kanunu dikkate alındığında; avukatlık mesleğinin, bir kamu hizmeti ve serbest meslek olarak düzenlendiği görülmektedir. Söz konusu düzenleme içeriği yerindedir. Zira avukatlık mesleği, kamu kurum ve kuruluşlarında kurum vekili olarak da yapılabilmekle, sıklıkla serbest meslek olarak icra ve ifa edilmektedir. Avukatlık mesleğinin; önemi, vasıf ve mahiyeti ile avukatın, yargının doğrudan savunma kanadını temsil etmesi sebebiyle, kamu hizmeti olduğu bir gerçektir. Bu sebeple avukata karşı işlenen suçlarda, yapılan mesleğin kamu hizmeti olduğunun dikkate alınarak suretiyle hüküm tesisi cihedine gidilmesi büyük önem arz etmektedir.
Avukatlığın amacının; hukuki münasebetlerin düzenlenmesini, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamak olması ile avukatın, bu amaçla hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis etmesi gerekliliği birlikte değerlendirildiğinde; avukatın, vatandaşın hukuki uyuşmazlıklarının temsilinde önemli yeri olan bir meslek mensubu olduğu gerçeği karşımıza çıkmaktadır. Başka bir ifadeyle avukat; özel ve tüzel kişileri, yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde temsil eden, mahkemelerde savunan ve hak savunucusu olan kişidir.
2. Soruşturma
Yetkili merciilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evre, soruşturma evresidir.
3. Kovuşturma
İddianamenin kabulüyle başlayıp hükmün kesinleşmesine kadar geçen evre, kovuşturma evresidir.
4. Şüpheli
Şüpheli, soruşturma evresinde suç şüphesi altında bulunan kişidir.
5. Sanık
Sanık, kovuşturmanın başlamasından itibaren hükmün kesinleşmesine kadar, suç şüphesi altında bulunan kişidir.
6. Suça Sürüklenen Çocuk
Suça sürüklenen çocuk; kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiası ile hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılan ya da işlediği fiilden dolayı hakkında güvenlik tedbirine karar verilen çocuğu ifade etmekte olup, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nda tanımlanmaktadır.
B. Müdafii ve Vekil Kavramları
1. Müdafii, Kimdir ve Kime Denir?
Müdafii; şüpheli veya sanığın ceza muhakemesinde savunmasını yapan avukatı ifade etmektedir. Benzer şekilde gerek soruşturma gerekse kovuşturma aşamasında suça sürüklenen çocuğu temsil eden kimse de müdafiidir. Bu kapsamda kendisine suç isnat edilen kimsenin yaşı ister on sekizden küçük olsun isterse bu kişi, on sekiz yaşını doldurmuş olsun, söz konusu kimseyi soruşturma evresinde ve yargılama aşamasında temsil eden avukat, müdafiidir.
2. Vekil, Kimdir ve Kime Denir?
Vekil; katılan, suçtan zarar gören veya malen sorumlu kişiyi ceza muhakemesinde temsil eden avukatı ifade etmekte olup, suç şüphesi altında olan yahut yargılanan kimsenin karşısında şikayet eden, zarar gören veya maddi ve mali sorumluluk altında olan ve hükmün sonuçlarından etkilenecek veya sonuçlarına katlanacak kimsenin avukatıdır.
Görüldüğü üzere; müdafii de vekil de, aslında avukattır. Yalnızca avukatın, soruşturma evresinde ve kamu davasının açılmasıyla yargılama sürecinde temsil ettiği kimseye göre adlandırılması ve nitelendirilmesi farklı olmaktadır. Yoksa, her iki ifade de gerçekte tarafların avukatlarını işaret etmekte ve avukatın temsil ettiği kişinin yargılamadaki yerine ve taraf statüsüne göre, vekil ve müdafii kavramları ifade, sorgu ve duruşma tutanaklarında yerini almaktadır.
II. ZORUNLU MÜDAFİİLİK VE VEKİLLİK SİSTEMİNİN DETAYLARI
A. Zorunlu Müdafiilik ve Vekillik Sistemi Nedir?
Hukukumuzda genel olarak avukatla temsil zorunluluğu söz konusu değildir. Sözleşme özgürlüğü ile avukatla temsil hak ve hürriyeti çerçevesince kişiler, avukatını seçme hakkına sahiptir. Ancak bazı hallerde kişiler, bu özgürlüklerini o anda kullanamayacak durumda olabilmektedir. Bazı hallerde de kişiler, avukat tayin etmek istese de, mali güçleri bu hususta yetersiz olmakta, ancak avukatla temsil edilmek de istenmektedir. Bazı hallerde ise kişiler, özellikle avukat tayini için bizzat avukat seçmemişlerse de; yasal düzenleme uyarınca ve şartların oluşması halinde, avukatla temsil edilmeleri gerekmektedir. Hatta birçok halde ve ne yazık ki yaşı küçük çocukların, mağdur ve/veya suça sürüklenen çocuk oldukları durumlarda, ne avukatları bulunmaktadır ne de avukat tayin etmeye dönük maddi güçleri. Hatta çoğu halde bu çocukların aileleri de olmamakta veya ana ve babaları ya da yalnızca ebeveynlerinden biri vefat etmiş olmakta ya da ceza infaz kurumunda bulundukları görülebilmektedir. Bu gibi durumlarda elbette yaşı küçük çocuğa avukat tayini, çok büyük önem arz etmekte ve gerek çocuk gerekse yargılama süreci bakımından büyük anlam ifade etmektedir.
Zorunlu müdafiilik ve vekillik sistemi; esas sermayesi belli miktarı aşan anonim şirketler ile yüzden fazla üyesi olan yapı kooperatiflerine ilişkin olarak 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nda düzenlenen avukat bulundurma zorunluluğu dışında kalan ve doğrudan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yer alan ve kabul edilen önemli bir sistemdir. Söz konusu sistem, ülkemizde yoğun şekilde uygulanmakta ve zorunlu müdafiilik ve vekillik sistemi uyarınca avukat görevlendirmeleri, gerek soruşturma evresinde kolluk, savcılık ve sorgu hakimliklerinde gerekse kovuşturma evresinde mahkemelerce talep edilmektedir.
B. Zorunlu Müdafiilik ve Vekillik Sisteminin Hukuksal Dayanakları
Zorunlu vekil ve müdafiilik sisteminin temel hukuksal dayanağı, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu olmakla birlikte, bu hususta birden fazla hukuksal dayanak mevcuttur. Bu dayanaklar; 1982 Anayasası, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmelik ile vekil ve müdafiilere ödenecek ücret bakımından Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Görevlendirilen Müdafi ve Vekillere Yapılacak Ödemelere İlişkin Tarife’dir.
1. 1982 Anayasası
Hukukumuzda herkesin, avukatın hukuki yardım ve desteğinden faydalanabilmesi esastır. Bu kapsamda gerek özel gerekse tüzel kişiler, yargı merciileri ile kurum ve kuruluşlar nezdinde temsil noktasında kendilerine avukat tayin etme hakkı ve yetkisine sahiptir. Bu hak, zorunlu sistem dışında genel bir haktır. Bu hakkın dayanağı da, doğrudan anayasamıza kadar uzanmaktadır. Zira 1982 Anayasasının 36. maddesinde; herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merciileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğunu ifade edilmektedir. Avukatla temsil hakkının, anayasanın 36. maddesiyle bağlantısının ne olduğu sorusu karşısında, bu soruya verilmesi gereken cevap; avukatla temsilin, adil yargılanma hakkının bir uzantısı olduğu ve adil yargılanmanın önemli bir boyutu olarak anayasanın 36. maddesinde yer aldığı şeklindedir.
2. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Kararları
AİHS ve AİHM kararlarında adil yargılanma hakkına doğrudan değinildiği görülmektedir. Bu kapsamda AİHS’nin “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddesinin 3. fıkrasının c bendinde, bir suç ile itham edilen herkesin sahip olduğu asgari haklar arasında “Kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir müdafinin yardımından yararlanmak; eğer avukat tutmak için gerekli maddî olanaklardan yoksun ise ve adaletin yerine gelmesi için gerekli görüldüğünde, resen atanacak bir avukatın yardımından ücretsiz olarak yararlanabilmek” olduğu da açıkça belirtmektedir. Söz konusu açıklamalara ve adil yargılama hakkı ile uzantısı mahiyetinde düzenlenen asgari haklara, AİHM kararlarında da yer verilmektedir. Görüldüğü üzere; AİHS’nin 6. maddesi ile 1982 Anayasasının, adil yargılanma hakkını tanıdığı ve kabul ettiği görülmektedir.
3. 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu
Avukatlık Kanunu; avukatın temsil yetkisini belirtmekte ve avukatlığın mahiyetini, bağımsız savunmanın temsil edilmesi olarak ifade etmektedir. Bu manada avukatlığın temelinin, temsil faaliyetine dayandığı bir gerçektir. Bu bakımdan ve geniş bir bakış açısı ile değerlendirme yapılmakla; aslında zorunlu müdafiilik ve vekillik sisteminin temelinde de, yine avukatla temsil edilme hakkı bulunmaktadır.
4. 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK)
Dolaylı temel hukuki dayanaklar kapsamında avukatla temsilin ve adil yargılanma hakkının düzenlendiği hükümlerin yanı sıra doğrudan avukat görevlendirmeleri ve atamalarında zorunluluk halleri ile istemin aranmadığı veya istem aranmakla birlikte istemin olması halinde, zorunlu olarak avukat görevlendirmesinin yapıldığı durumların temel ve doğrudan dayanakları da bulunmaktadır. Bu husustaki en önemli yasal düzenleme, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’dur.
5. Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafii ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmelik
Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafii ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmelik, zorunlu müdafiilik ve vekillik sisteminde doğrudan dayanak kapsamında yer alan hükümler arasında yer almaktadır. Söz konusu yönetmeliğe, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 250. maddesinin son bendinde de atıfta bulunmaktadır.
6. Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Görevlendirilen Müdafi ve Vekillere Yapılacak Ödemelere İlişkin Tarife
Zorunlu müdafii ve vekillere yapılacak avukatlık ücretleri ödemelerinde uygulanan hükümler, konu ile ilgili başka bir hukuksal düzenlemede yerini almakta ve bu hususta her yıl Adalet Bakanlığı’nca düzenlenen ve Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Görevlendirilen Müdafi ve Vekillere Yapılacak Ödemelere İlişkin Tarife karşımıza çıkmaktadır.
C. Zorunlu Müdafiilik ve Vekillik Sisteminin Uygulanma Alanları
1. Genel Olarak
Bilindiği üzere; şüpheli veya sanık, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında bir veya birden fazla müdafiin yardımından yararlanabilmekte ve şüpheli veya sanığın kanunî temsilcisinin olması halinde, bu kimseler de şüpheliye veya sanığa müdafi seçebilmektedir. Yine soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında avukatın; şüpheli veya sanıkla görüşme, ifade alma veya sorgu süresince yanında olma ve hukukî yardımda bulunma hakkı engellenememekte ve kısıtlanamamaktadır. Açıklanan ilkeler ve düzenlemeler uyarınca da zorunlu müdafiilik ve vekillik bakımından, birden fazla farklı durumla karşılaşılmaktadır.
2. Zorunlu Müdafiilik Halleri
a. İstem Halinde
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu uyarınca, müdafiinin bulunmaması halinde, şüpheli veya sanıktan kendisine bir müdafi seçmesi istenmektedir. Şüpheli veya sanığın müdafii seçebilecek durumda olmadığını beyan etmesi halinde ise, istemi halinde bir müdafi görevlendirilmektedir. Görüldüğü üzere; zorunlu müdafiilik sisteminde kabul edilen durumlardan ilki, şüpheli veya sanığın müdafii seçebilecek durumda olmadığını beyan etmesi ile karşımıza çıkmaktadır. Bu halde şüpheli veya sanığa isnat edilen suçun vasfının, nev’inin, kanunda yazılı ceza miktarının, kamu davasının görülmesi halinde davaya bakmakla görevli mahkemenin önemi bulunmamaktadır. Başka bir anlatımla kendi imkanlarıyla müdafii tayin edemeyeceğini beyan ederek müdafii talep eden kimsenin talebinin gereği, avukat görevlendirmesinin yapılması için yeterli olmakta ve bu hususta beyan ve talep sahibinin şüpheli veya sanık olması gerekliliği dışında başkaca şart aranmamaktadır.
b. Özel Durumlarda
Zorunlu müdafiilik hallerinden bir diğeri; müdafii bulunmayan şüpheli veya sanığın, çocuk, kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz olmasıdır. Tüm bu hallerde, şüpheli veya sanığın istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilmektedir. Görüldüğü üzere; çocuk, kendini savunamayacak derecede malul yahut sağır ve dilsiz olan kimseler hakkında özel düzenleme bulunmakta ve sayılan hallerde istem dahi aranmaksızın avukat görevlendirmeleri yapılmaktadır. Söz konusu yasal düzenleme yerinde olmakla birlikte, teknik terimlerden yola çıkıldığında, şu hususun açıklanmasında yarar mevcuttur ki; çocuk aleyhine bir suç isnadının olması halinde, çocuk için şüpheli veya sanık ifadeleri yerine suça sürüklenen çocuk kavramı kullanılmaktadır. Bu anlamda Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 150. maddesinin 2 no.lu bendine ekleme yapılması suretiyle yasal düzenlemenin “Müdafii bulunmayan şüpheli veya sanık, kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz ya da suç isnadı altında bulunan kimse çocuk ise, istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.” şeklinde değiştirilmesi gerekmektedir. İşbu son cümle ile değişiklik önerisi, Türkiye Barolar Birliği’nce çıkartılan yönetmelik hakkında da geçerlidir. Zira aynı hata, yönetmelikte de yer almaktadır.
c. Ceza Miktarında Alt Sınırın Esas Alındığı Hal
Zorunlu müdafiilik sisteminin bir diğer hali, alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmalarda karşımıza çıkmakta olup; bu halde atıf yapılmak suretiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 150. maddesinin 2. fıkrası hükmünün uygulanacağı belirtilmektedir. Söz konusu atıf uyarınca şüpheli veya sanığa, istemi aranmaksızın müdafii görevlendirilmesi yapılmaktadır.
d. Yönetmelikte Yer Alan Düzenlemeler
Zorunlu müdafiilikle ilgili diğer hususların, Türkiye Barolar Birliği’nin görüşü alınarak çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği belirtilmekle; bu kapsamda Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafii ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmelik hükümleri uygulanmaktadır. Yönetmelik hükümleri dikkate alındığında; söz konusu hükümlerin, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 150. maddesi ile uyumlu olduğu ve benzer nitelik taşıdığı görülmektedir. Yönetmeliğe göre; şüpheli veya sanıktan kendisine bir müdafi seçmesi istenmekle, müdafi seçebilecek durumda olmadığının beyan edilmesi halinde, görevlendirilecek müdafiiye yapılacak ödemelerin yargılama giderlerinden sayılacağı ve mahkûmiyeti hâlinde kendisinden tahsil edileceği hususu hatırlatılarak talep ettiği takdirde barodan bir müdafi görevlendirmesi istenmektedir.
Yine şüpheli veya sanığın, kendisini savunamayacak derecede malûl veya sağır ve dilsiz olması ya da suç isnat edilenin çocuk olması yahut şüpheli veya sanık hakkında alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı soruşturma ya da kovuşturma yapılması durumunda, istemi aranmaksızın barodan bir müdafi görevlendirmesi istenmektedir. Ancak bunun için şüpheli veya sanığın ya da suça sürüklenen çocuğun müdafiinin olmaması gerekmektedir. Zira özel (vekaletnameli) müdafiin olduğu bir halde, zorunlu müdafiilik sistemi işlerlik kazanmamakta ve yapılan görevlendirme de (vekaletname ile görev ifa eden avukatın) özel müdafiiliğin başlamasıyla sona ermektedir. Açıklanan hallerde kovuşturma aşamasında sanığa iddianamenin tebliği için çıkarılan çağrı kâğıdına ayrıca “tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde müdafii bulunup bulunmadığını bildirmesi, bildirimde bulunmadığı takdirde barodan bir müdafi görevlendirmesinin isteneceği, görevlendirilen müdafiye ödenecek ücretin yargılama giderlerinden sayılacağı ve mahkûmiyeti hâlinde kendisinden tahsil edileceği” hususunu hatırlatan meşruhat verilmekte ve sanığın tutuklu olması hâlinde Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 176 ncı maddesinin üçüncü fıkrası gereğince yapılan işlemler sırasında belirtilen meşruhat hatırlatılmaktadır. Sanık tarafından bildirimde bulunulmaması, sanığa tebligat yapılamaması veya tutuklu sanığın müdafiinin olmadığını bildirmesi hâllerinde ise, duruşma günü beklenmeksizin barodan bir müdafi görevlendirmesi istenmektedir.
3. Zorunlu Vekillik Halleri
a. İstem Halinde
Zorunlu müdafiilik sisteminin farklı adla, şüpheli veya sanığın karşı tarafı bakımından da uygulabirliği söz konusu olup; bunun dayanakları, tıpkı zorunlu müdafiilikte olduğu gibi 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile yönetmelik hükümleridir. Bu kapsamda yönetmelik hükmü uyarınca, vekili bulunmayan mağdur, şikayetçi veya katılanın talep etmesi hâlinde, barodan bir vekil görevlendirmesi istenmektedir. Hükmün uygulanabilmesi için vekil bulunmaması, talep olması ve talep sahibinin mağdur, şikayetçi veya katılan olması gerekmektedir.
b. Özel Durumlar
Mağdur, on sekiz yaşını doldurmamış, sağır veya dilsiz ya da meramını ifade edemeyecek derecede malûl olur ve bir vekili de bulunmazsa, istemi aranmaksızın bir vekil görevlendirilmesi gerekmektedir.
c. Kanunda Sayılan Suçlar ile Ceza Miktarında Alt Sınırın Esas Alındığı Hal
5271 sayılı kanunun 234. maddesi uyarınca mağdur ve şikayetçinin, soruşturma ve kovuşturma aşamalarında, vekilinin bulunmaması halinde cinsel saldırı, çocukların cinsel istismarı veya ısrarlı takip suçları ile kadına karşı işlenen kasten yaralama, işkence veya eziyet suçlarında ve alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda, baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteme hakkı bulunmaktadır.
d. Yönetmelikte Yer Alan Düzenlemeler
Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmelik uyarınca; vekili bulunmayan mağdur, şikayetçi veya katılanın talep etmesi hâlinde, barodan bir vekil görevlendirmesi istenmekte, mağdur veya suçtan zarar görenin vekilinin olmaması kaydıyla, Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince mağdur veya suçtan zarar gören için zorunlu olarak vekil görevlendirilmesi gereken hâllerde de, istemi aranmaksızın barodan bir vekil görevlendirmesi istenmektedir.
D. Zorunlu Müdafii ve Vekil Görevlendirmesi Nasıl Yapılmaktadır?
Müdafii veya vekil görevlendirilmesi; soruşturma evresinde ifadeyi alan mercii veya sorguyu yapan hâkim, kovuşturma evresinde ise mahkeme tarafından, barodan talep edilmekte; birden fazla baronun bulunduğu illerde, Avukatlık Kanunu uyarınca oluşturulan bürodan istenmekte ve büro, hangi baroya kayıtlı olduğuna bakılmaksızın o ildeki tüm avukatlar arasından eşitlik gözetilerek belirlediği müdafii veya vekilin kayıtlı olduğu baro tarafından görevlendirilmesini sağlamaktadır.
E. Zorunlu Müdafiilik ve Vekillikte Önemli Hususlar ile Görevin Sona Ermesi
1. Önemli Hususlar
a. Soruşturmada Görevlendirilen Müdafii ve Vekilin Kovuşturmada da Görevlendirilmesi
Soruşturma evresinde görev yapan müdafii veya vekil, engel bulunmadığı takdirde kovuşturma evresinde de öncelikle görevlendirilmektedir. Bu hüküm yerindedir. Zira soruşturma evresinde ilgili tarafın ifadesine vekil veya müdafii sıfatıyla katılan, ilk avukat müvekkil görüşmesini yapmış olan ve avukat görevlendirmesinin başından itibaren konuya vakıf olan, kolluk tarafından görevlendirilen hallerde kollukta, devamında savcılıkta ifadelerde hazır bulunan, şüphelinin sorguya sevk edilmesi halinde sulh ceza hakimliklerinde sorguya katılım sağlayan, tutuklama kararları ile adli kontrol tedbirine hükmolunmasına dair kararlara itiraz eden, sürecin başından bu yana dosyanın takibinde olan avukatın, kamu davasının açılması halinde de görevlendirilmesi, soruşturma evresinde görev alan avukattan başka avukatın görev almasından daha sağlıklıdır. Zira bu halde avukat ile müvekkil, kamu davası açıldıktan sonra da önceye dayalı olarak birbirine aşinadır ve ilgili taraf için sürecin farklı avukatlarla takibi daha zor olabilmektedir. Zira kendisine avukat görevlendirilen tarafın, yeni görevlendirilen avukata sürecin en başından itibaren bilgi vermesi ve konuyu en baştan anlatması yahut aktarması gerekmektedir. Görüldüğü üzere; konuyu, soruşturma evresinden itibaren ve yakından takip etmiş olan avukatın, kovuşturma evresinde de göreve devam etmesi büyük anlam ve önem ifade etmektedir.
b. Menfaat Çatışmasının Olmadığı Hallerde Aynı Müdafii ve Vekilin Görevlendirilmesi
Soruşturma veya kovuşturma makamlarınca aralarında menfaat çatışması bulunduğu bildirilmediği takdirde birden fazla şüpheli, sanık, mağdur, şikayetçi, suçtan zarar gören veya katılan için aynı müdafii veya vekil görevlendirilebilmektedir. Buna örnek olarak tarafımızca vekil sıfatıyla bizzat takip edilen bir dosya örnek gösterilebilecektir ki; eşinden boşanmış olan kadının sevgilisi tarafından yine söz konusu kadının (annenin) üç çocuğuna yönelik darp iddiasının olduğu somut bir soruşturma dosyasında, vekil olarak tarafımıza yapılan görevlendirmede, birden çok sayıda yaşı küçük çocuk temsil edilmiş ve kamu davasının açılması sonrasında da yine birden çok sayıda kardeşe yönelik zorunlu vekil atamaları ile dava dosyası tarafımızca takip edilmiş ve halen de takibe devam edilmektedir.
c. Kendisine Müdafii veya Vekil Görevlendirilen Tarafın Azil Hak ve Yetkisinin Olmaması
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince soruşturma ve kovuşturma makamlarının talebi üzerine görevlendirilen müdafii veya vekil azledilememektedir. Ancak ilgili tarafından istemesi halinde, kendisine özel vekil yahut özel müdafii olarak tabir edilen ve noterlikçe düzenlenen vekaletname ile yetkilendirdiği avukatı tayin edebilmesi mümkündür.
2. Görevin Sona Ermesi
Yönetmelik uyarınca müdafi veya vekilin görevi; soruşturma evresinde, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kesinleşmesi, yetkisizlik veya görevsizlik kararı, kamu davası açılması hâlinde ise iddianamenin kabulü kararı verilmesi; kovuşturma evresinde; yargılamanın yapıldığı il veya ilçe dışında yargılamayı gerektirir görevsizlik veya yetkisizlik kararı, esasa ilişkin hükmün kesinleşmesi ya da davanın nakline karar verilmesi; müdafii, vekil veya kendisine müdafii ya da vekil görevlendirilen kişinin ölmesi, kişinin kendisine bir müdafii veya vekil seçmesi hâllerinde sona ermektedir.
LL.M. Av. Uzm. Arb. AYŞEN GÜZEL