Şemseddin Sultan (Bostancı Baba)
Şemseddin Sultan Türbesi; Pamukkale ilçesi, Tekke Mahallesi mezarlığının içerisindedir. Şimdiki Şemseddin Sultan’nın kim olduğu ve ne zaman yaşadığı hususunda bir bilgi yoktur. Ama Hacı Bektâş-ı Velî Vilayetnamesi’ne göre Şemseddin Sultan veya Bostancı Baba, bir Hacı Bektâş-ı Velî dervişidir.
Türbenin hemen yanında, eskiden bir tekke olduğu ve Tekkeköy adını bu tekkeden aldığı bilinmektedir. Bu toprakların fethi sırasında mücadele eden gazidervişlerden olması kuvvetle muhtemeldir. Yöre halkı arasında “Haşam Baba” olarak bilinmektedir. Türbenin içerisinde iki sanduka vardır. Birisi kendisinin, diğerinin de karısı veya kızının sandukası olduğu rivayet edilmektedir. Hacı Bektâş-ı Velî Velayetnamesi’ndeki kayıtlara göre adı Şemseddin Sultan ve namı da “Bostancı Baba”dır.
“Eşkıya Karakesici”likten “Bostancı Baba”lığa geçiş:
Rivayete göre Şemseddin Sultan, Denizli bölgesinde yol kesen, soygun yapan ve adam öldüren bir eşkıyadır. Namı da “Karakesici Eşkıya” olarak bilinmektedir. Yıllarca yol kesmiş, adam kesmiş, soygun yapmış. Zenginden almış, fakire dağıtmış. Zulüm yapan beyin de haddini bildirmiş, çok da adam öldürmüş. Gün gelmiş böyle hareketli ve stresli yaşamadan yorulmuş, kalbine bir yumuşaklık gelmiş. Bir gün kendi kendine: “Ne kadar daha böyle yol kesip adam öldüreceğim.” demiş, bir köşeye çekilmek istemiş. Ama o güne kadar yaptıklarının Allah katında af olup olmayacağına merak etmiş.
Bir dervişten akıl sormuş. O derviş de Sulucakarahöyük’e, Hacı Bektâş-ı Velî’ye gitmesini tavsiye etmiş. Bunun üzerine Şemseddin Sultan, Hacı Bektâş-ı Velî ‘ye danışmak için Sulucakarahöyük’e gitmiş. Hünkâr Hacı Bektâş-ı Velî’ye derdini anlatmış. Bu kadar yaptıklarımdan sonra Allah’ın affına mazhar olup olmayacağını sormuş. Hünkâr da: “Denizli’ye geri dön. Dört yol ağzında bir tarla al. Bu tarlaya bağ, bostan dik. Yetişen meyvelerden, yoldan gelen geçen herkese ikram et ve yedir.” demiş. Sonra da eline kuru bir ağaç dalı vermiş ve: “Bu kuru dalı da bahçenin bir köşesine dik. Bu kuru ağaç dalı ne zaman dal budak salar ve yeşillenirse, bil ki Allah günahlarını affetmiştir.” demiş ve Şemseddin Sultan’ı Denizli’ye göndermiş. Şemseddin Sultan Denizli’ye gelince dört yol ağzında bir bağ yapmış. Elma, armut, kiraz dikmiş. Domates, biber, kavun karpuz ekmiş. Yoldan gelen geçen herkese yetiştirdiği ürünlerden yedirirmiş. Sonra da dikmiş olduğu kuru ağaç dalına bakarmış. Yeşerip dal, budak salmadığını görünce üzülür, karamsarlığa düşermiş. Böylece yedi yıl geçmiş.
Kuru dal parçası bir türlü yeşermemiş. Yine bir gün bahçede çalışırken, yoldan koşa koşa birisinin geçtiğini görmüş. Hemen önüne geçmiş. Bahçesinden bir şey yemesini söylemiş. Ama adam: “Acelem var, duramam.” demiş, koşmaya devam etmiş. Şemseddin Sultan ısrar ettikçe adam yoluna devam etmekte inat etmiş. “Acelem var. Bir adamı Denizli Beyi’ne şikâyet etmeye gidiyorum, duramam.” demiş. Bunun üzerine Şemseddin Sultan’ın tepesi atmış ve kendi kendine: “Zaten diktiğim kuru dal parçası da yeşerip dal, budak salmadı. Belli ki günahlarım af olmayacak. Şimdiye kadar 99 kötü kişiyi öldürdüm. Bu kötü kişiyi de öldüreyim, olduğuna göre tam olsun ve 100 olsun demiş.” Adama vurmuş ve öldürmüş. Sonra bostanı bozmuş ve meyveleri fakirlere dağıtmış. Bu arada birde bakmış ki; dikmiş olduğu kuru dal parçası dal, budak salmış ve yeşillermiş. Buna çok sevinmiş.
Ağaçtan bir dal koparmış ve Sulucakarahöyük’ün yolunu tutmuş. Tekrar Hacı Bektâş-ı Velî’nin huzuruna çıkmış. Olanları Hünkâr’a anlatmış. Bunun üzerine Hünkâr: “O kötü kişi bizim kardeşlerimizi Denizli Beyi’ne gammazlamaya gidiyordu. Sen onu öldürmekle büyük sevap işledin. Allah da senin günahlarını affetti ve kuru dal parçası onun için yeşillenip dal, budak saldı. Sen tekrar memleketine geri dön. Bostan yetiştirmeye, yoldan geleni geçeni doyurmaya ve insanlarımızı bizim yolumuzu anlatmaya devam et.” demiş ve Şemseddin Sultan’ı halifesi olarak Denizli’ye göndermiş. Bundan sonra “Karakesici” veya “Şemseddin Sultan”, “Bostancı Baba” olmuş.
Şimdi Denizli’ye yaptığı hizmetlerin huzuru içerisinde, eskiden tekkesi olan Tekkeköy Mezarlığı’nda, kendine mahsus türbesinde, ebedi uykusunda yatmaktadır. Yolunuz Tekkeköy mezarlığına düşerse, Bostancı Baba’ya bir Fatiha okumayı unutmayın.