DOLAR 32,2020
EURO 35,0069
ALTIN 2.504,53
BIST 10.643,58
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Denizli 31°C
Az Bulutlu
Denizli
31°C
Az Bulutlu
Paz 33°C
Pts 33°C
Sal 34°C
Çar 29°C

DENİZLİ’DEKİ İŞÇİLER İÇİN BÜYÜK FIRSAT!

12.02.2024 09:45:10 | SON GÜNCELLEME 12.02.2024
A+
A-

Yerel seçimler yaklaştıkça kamuoyunun ilgisi adaylara ve olası ittifaklara daha fazla yoğunlaşıyor. Merkez siyasi partilerin kurdukları ittifaklar, oy devşirme çabaları, kazanacak aday tartışmaları yazılı ve görsel basında olduğu gibi sosyal medyada da genişçe yer buluyor.

Seçmenlerin eğilimlerinin ve oy verme davranışında esas aldıkları prensiplerin neler olduğuna bakmak, siyasi partiler açısından elbette anlaşılabilir bir tutum. Ancak merkezde yer alan siyasi partiler, birçok parametre çerçevesinde “kazanacak aday” arayışındayken bir şeyi gözden kaçırıyorlar: oylarına talip oldukları seçmenlerin sınıfsal yapısı!

 gölcükhalı

Sınıfsal yapı gerektiği kadar analiz edilmediğinde veya var olan toplumsal formasyon çerçevesinde sınıfsal yapıya gerekli önem verilmediğinde, belirlenen adayların hemen hemen hepsi seçmenin derdini anlamaktan uzak kalıyor. Adayların büyük çoğunluğu, 10 bin TL ile kendisinin ve ailesinin yaşamını idame ettirmek zorunda olan emeklilerin hâlini gerçek manada bilmiyor. Siyasi polemiklerinde emekli aylıklarını elbette gündeme getiriyorlar, ancak 10 bin TL ile geçinmek zorunda olmanın ne anlam ifade ettiği konusunda yeterince fikir sahibi olduklarını düşünmüyorum.

Benzeri şekilde her sabah gün aydınlanmadan uyanıp fabrikalara, tarlalara veya diğer işyerlerine gidip gününün yarısını bir başkasının emrinde geçirmenin neyi ifade ettiği konusunda ne bilgiye ne de bir fikre sahipler… Emekçi çocuklarının hangi koşullarda okula devam ettiği, kaç öğün yemek yediği, yeterli proteine erişip erişemediği gibi sorunları saymıyorum bile…

İşte Türkiye tam olarak bu şartlar altında seçimlere gidiyor ve acı olan şu ki 31 Mart 2024 tarihinde yurttaşların çok büyük bir bölümü ismini bile bilmedikleri adaylara oy verecekler. Üstelik bu adaylar kendileriyle aynı kaderi taşımamalarına rağmen! “Burjuva siyaseti” olarak tanımlanan siyasal sistem, ne yazık ki toplumu ve demokrasiyi bu duruma getiren ana sebep. 31 Mart’ta ekonomi politik altyapıdan ve sınıfsal çelişkilerden soyutlanmış, kültürel, milli ve dini imgeler üzerinden söylem üretilerek yarışılan bir sistemde oy kullanacağız.  

Oysa bir seçimdeki en önemli husus, oy verilen adaylar ile oy verenler arasındaki kader ortaklığı. Ancak maalesef bahsettiğimiz bu siyasal sistem, söz konusu kader ortaklığının göz önüne alınmamasına sebep oluyor. Sonuç olarak da bizle aynı şartlarda yaşamayan, dahası bizim içinde bulunduğumuz koşullarda yaşamamıza yol açan bir zümrenin kendi ölçeğinde bir iktidar alanına erişmesini sağlıyoruz.

“Bizden Aday” Neden Olmasın?

Kazanacak aday betimlemesi, seçmenlerin alternatif siyasi partilere ya da adaylara yönelmesinin önündeki en büyük engel. Aslında bu mekanizma, demokrasinin gelişmesini de büyük oranda olumsuz etkiliyor. Demokrasi, işçi sınıfı hareketiyle birlikte gelişen bir kavram iken, var olan ana akım düşünce bu ilişkinin ortaya koyulmasını önlemek için elinden geleni ardına koymuyor. Örneğin genel oy hakkı ve parlamentoda temsil edilme gibi demokratik talepler 1830’lu yıllarda İngiltere’deki Çartist adı verilen işçi hareketinin en temel prensipleriydi. Bugün sahip olduğumuz demokratik hakların kazanılmasında Çartizmin büyük önemi olduğunu vurgulamak gerek.

Ancak günümüzde geldiğimiz nokta, işçi sınıfıyla Çartist hareket arasında bir kopukluk olduğunu gösteriyor. Siyasi söylemlerde sınıf vurgusunun yerine dayanışmacılık ve imtiyazsız kaynaşmış bir kitle söyleminin daha meşru ve makbul olarak gözükmesi, işçilerin siyasal eğilimlerinin ana akım düşünce ekseninde şekillenmesinde rol oynuyor.

Yerel seçimlere odaklanacak olursak, tüm bu koşullara rağmen işçilerin üzerlerindeki ana akım düşünce etkisinden kurtulması ve alternatiflere yönelmesi mümkün. Örneğin Denizli’de Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olan Özcan Göçer, işçiler açısından sadece kendileriyle aynı koşullarda yaşadığı için dahi tercih edilebilir. Nitekim kendisini tanıyan birisi olarak diğer tüm özelliklerinin de hem iktidar hem de muhalefet adaylarına göre daha cazip olduğunu düşünüyorum. Özcan Göçer’in diğer tüm adaylardan en önemli farkı, pazar fiyatlarından mağdur olma gibi sorunlarla mücadele etmesi ve hane ekonomisinin varlığını koruyabilmesi için emek gücünü satmaktan başka çaresinin olmamasıdır.

32 yıllık çalışma yaşamında önce TEDAŞ’ta kamu işçisi, özelleştirme sonrasında ise AYDEM’de özel sektör işçisi olan Göçer, Tes-İş Sendikası’nın işyeri baştemsilciliği ve şube idari sekreterliği görevlerini yerine getirmiş tecrübeli bir isim. Sendikacılığı döneminde kendisini tanıma fırsatını yakaladığım Özcan Göçer, işçi hareketinin örnek isimlerinden birisi. Liyakatli, özenli, mücadeleci, hak ve hukuku gözeten yapısıyla dikkatimi çeken Göçer, emekliliği sonrasında da sınıf hareketinin içinde yer almaya devam etti. Tüm bu yönleriyle ve daha birçok özelliğiyle Göçer’in Denizli’deki emekçiler açısından büyük bir şans olduğunu ifade etmeliyim. Seçilmesi durumunda, söz konusu kader ortaklığının Denizli’nin kentsel gelişimine olumlu etkileri olacağı kanaatindeyim. Oy verme davranışımızın arkasında yatan temel ilkenin “bizden aday” olması temennisiyle Sayın Özcan Göçer’e başarılar diliyorum.

Saygılarımla; Erkan KIDAK

 gölcükhalıosmankacar
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.