ZENGEZUR
Türkiye’nin İstanbul ve Çanakkale boğazında vermiş olduğu mücadelenin ikinci yüzü Zengezur koridoru. Burası Türk dünyasını birbirine bağlayan çok stratejik bir alan. Boğazların önemini biliriz ama Zengezur’un önemi daha bir büyük. Burada yükün büyük bir kısmı Azerbaycan ordusuna kalsa bile Türk ordusunun desteği çok büyüktür.
Zengezur, Türkiye, Azerbaycan ve potansiyel bir Zengezur Türk Cumhuriyeti tarafından oluşturulması düşünülen bir koridorun önemli bir bileşenidir. Bu koridorun açılması, Türk dünyasının karadan birbirine bağlanmasını sağlayacak ve bölgedeki Türk soyunu güçlendirecektir. Ayrıca bu durum Tebriz’in, Nahçivan’ın, Zengezur’un Azerbaycan topraklarına tekrar bağlanma süreci hızlanacağından işgalci ülkelerin işine gelmeyecektir. Ancak, bu girişim İran’ın askeri müdahalesi tehdidi ile karşı karşıyadır ve bu durum bir dizi karmaşık siyasi ve stratejik sonuçları beraberinde getirebilir. Yakın tarihte Türkiye, Azerbaycan ve Zengezur Türk Cumhuriyeti ortak kararı ile Laçin-Zengezur koridorunun açılıp Türk dünyasının karadan birbirine tekrar bağlanmasına önlem üzerine İran’ın askeri müdahalede bulunacağını söylediğine dair duyurusunu okumuştuk.
Büyük bir petrol ve doğalgaz yatağı olan bu topraklara İran’ın bu koridor sebebiyle askeri müdahalesi, muhtemelen Türkiye’nin de askeri müdahalesini tetikleyecektir. Bu da NATO’nun müdahale için devreye girmesine yol açabilir, çünkü Türkiye NATO üyesi bir ülkedir. Bu durum, Avrupa, Amerika ve diğer İran karşıtı devletlerin çıkarına hizmet edebilir.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev, Ermenistan’ın 30 yıl süren işgalini ve can kayıplarını göz önünde bulundurarak 120 milyar dolarlık tazminat talebinde bulunmuştur. Bununla birlikte, tazminatın ödenmemesi durumunda Nahçivan sınırından başlayarak Zengezur-Laçin koridorunu kapsayan toprakların iadesini talep etmektedir. Bu, Azerbaycan’ın bölgedeki haklarını yeniden kazanma ve koridorun açılmasını hızlandırma amacını taşımaktadır. Ermenistan’ın bu yüksek tazminat talebini ödeyememesi durumunda ki ödeyemeyecek, üç olası destek kaynağı ortaya çıkar: Rusya, Fransa ve İran. İran, maddi destek sağlayabilir, ancak bu yardımı kendi çıkarları doğrultusunda kullanma eğilimindedir ve kendi sınırlarını korumak isteyecektir bir yandan da müttefiki Ermenistan ile karadan bağlantısının kopmasını istemeyecektir. Öte yandan, Fransa bu yardımı siyasi ve stratejik avantajlar elde etmek için kullanabilir. Ne de olsa Nato ülkesi bunu Türkiye’ye karşı kafasına göre kullanamayacaktır. Rusya’nın kapısını çalamaz çünkü Rusya’nın tüm gazı Avrupa’ya Türkiye üzerinden dağıtılmaktadır ayrıca Amerika ile yapmış olduğu askeri tatbikat yüzünden Putin, Ermenistan’ın yaşamış olduğu sorunlar ile ilgilenmeyecektir.
Peki her şey bu kadar açık ve de İran’ın eli darda iken Türk devletleri buradaki koridoru açmak için hala niye beklemektedir ?
Türk devletlerinin bu potansiyel koridoru açmak için beklemelerinin birkaç nedeni vardır. İlk olarak, İran’ın müdahale tehdidi, dikkatle değerlendirilmesi gereken bir faktördür. Türk devletleri, ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar işgalci bir millet olmadıkları için askeri bir çatışmadan kaçınmak ve diplomasi yoluyla çözüm bulmak isteyebilirler. İkinci olarak, kaçak göçmenlerin Türkiye’ye gelişi ve entegrasyon süreçleri, dikkatlice planlanması ve yönetilmesi gereken karmaşık bir meseledir. Bu süreçlerin hızlandırılması için zaman ve kaynaklar gerekebilir. Ayrıca, göçü durdurmak ve bölgede Türk soyunun güçlenmesi adına General Dostum’un desteklenmesi, dikkatlice düşünülmesi ve koordinasyon gerektiren bir stratejiyi içermelidir.
İran, sizce bütün bu olanları hesaplamıyor mu?
Zengezur’daki potansiyel koridorun açılması, bölgedeki siyasi, stratejik ve ekonomik dinamiklerin karmaşıklığını yansıtmaktadır. İran’ın müdahale tehdidi, Türk devletlerinin ikinci bir Suriye sorununun olmaması açısından dikkatli bir şekilde hareket etmelerini gerektirirken, Azerbaycan’ın talepleri ve Ermenistan’ın finansal zorlukları da bu süreci etkilemektedir. Türk devletlerinin bekleyişi, bu karmaşık durumu yönetme stratejisinin bir parçası olarak görünmektedir. Bu nedenle, bölgedeki tüm aktörlerin dikkatli bir diplomasi ve işbirliği yolunu seçmeleri gerekecektir.